Hoşgeldin, Ziyaretçi:

l Kayıt Ol
Tarih: 26-03-2025, 10:35 AM
facebook twitter youtube google+
  • Reklam Ve Şikayet İçin Skype : live:.cid.219229f65ba170ae
  • Tüm Hakları Saklıdır https://herabetforum.net.

Merhaba! Sitemizde hiçbir şekilde yasa dışı bahis ve kumar oynatılmamaktadır. Bahis Platforum Sitesi, Türkçe dilini kullanan ve yurtdışında yaşayan kişileri bilgilendirmek amacıyla düzenlenmektedir. Bahis Forum sitesinde tanıtılan bahis firmaları Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yasal olmayabilir. Türkiye'de ikamet eden ve paylaştığımız iddaa tahminlerini takip eden kişiler Sportoto iddaa bayileri olan Bilyoner, Nesine, Tuttur, Birebin, Misli ve Oley web sitelerinden bahis yapmalıdır. Digitürk ve D-Smart gibi platformların sahip olduğu telif haklarından ötürü sitemizde yayınlarına yer verilmemektedir.
Skype: live:.cid.219229f65ba170ae
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 159,743
» Son Üye: kylanabvie
» Toplam Konular: 44
» Toplam Yorumlar: 46

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 66 kullanıcı aktif
» 12 Kayıtlı
» 54 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Why Is WoW Classic 20th A...
Forum: Duyurular
Son Yorum: LuzUeki28006
21-03-2025, 10:51 AM
» Yorumlar: 1
» Okunma: 170
Ya Atatürk Olmasaydı? - S...
Forum: Yazarlar / Şiirler
Son Yorum: Serdar50
04-03-2025, 02:11 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 113
Fransa Askeri Lideri Ve İ...
Forum: Blog / Makale
Son Yorum: Serdar50
04-03-2025, 02:02 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 299
Horoz Kahraman İle Vahşi ...
Forum: Blog / Makale
Son Yorum: Serdar50
04-03-2025, 01:55 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 132
Hurdacının Aşkı - Serdar ...
Forum: Blog / Makale
Son Yorum: Serdar50
04-03-2025, 01:52 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 107
Kavuklu İle Pişekar - Fak...
Forum: Blog / Makale
Son Yorum: Serdar50
04-03-2025, 01:48 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 106
IGGM - Help You Quickly G...
Forum: Duyurular
Son Yorum: Cjacker
28-02-2025, 11:51 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 183
IGGM - Diablo 4 Gold, Ite...
Forum: Duyurular
Son Yorum: Cjacker
28-02-2025, 11:28 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 201
POECurrency - Don't Let P...
Forum: Duyurular
Son Yorum: Cjacker
28-02-2025, 11:24 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 181
IGGM - Make The Player's ...
Forum: Duyurular
Son Yorum: Cjacker
28-02-2025, 11:16 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 172

 
  Ya Atatürk Olmasaydı? - Serdar Yıldırım
Yazar: Serdar50 - 04-03-2025, 02:11 PM - Forum: Yazarlar / Şiirler - Yorum Yok

YA ATATÜRK OLMASAYDI?
Anadolu'da kilise çanları çalardı
Etnik azınlık Türkler, bundan rahatsız olurdu
Kiliseye çevrilirdi camiler
Duyulmazdı ezan sesi.
-            *            *            *
Papazlar, hayata yön verirdi
Taç giydirirdi krallara
Beşe bölünen Anadolu'da
Beş krallık hüküm sürerdi.
-            *            *            *
İngiliz, Fransız, İtalyan
Anzak ve Yunan Krallığı
Anzaklar kimdir derseniz
İngilizler tarafından
Getirilen Çanakkale'ye
Avustralya yerlileri.
-            *            *            *
Ey şimdiki zamanda yaşayan insan,
Sen hayatta olmazdın
Baban, annen var olmazdı
Bu dünyaya gelmezdi onlar
Seni dünyaya getirmek için,
Geleceği ezmezdi.
*            *            *            *
Atatürk ilkeleri ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlat
Sana başka önder gerekmez
Atatürk olmalı tek önderin.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım


BİR MUSTAFA KEMAL YARATMAK
Gerçeğinin tıpatıp benzeri
Beyni akıl dolu, oldukça zeki
Yaşadığı çağın çok ilerisinde
Dünya durdukça ışığıyla
Aydınlatacak evreni
Bir Mustafa Kemal yaratmak.
* * * *
Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyan
Biz bu sınırlar içinde özgür ve
Bağımsız yaşamak istiyoruz diyen
Başlatan Kurtuluş Savaşı'nı
Kaybolmayan onca yokluğun arasında
Yoktan var eden Türkiye Cumhuriyeti'ni
Savaş meydanlarının yenilmez armadası
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanı olan
Bir Mustafa Kemal yaratmak.
* * * *
Çanakkale'ye gelmek bir kurtarıcı olarak
İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden ziyade
Bir buçuk yıl acımasız doğa koşullarıyla
Karla, kışla mücadele etmek
Tek bir kurşunun izini sürmek tabancasından çıkan
Düşman gemilerini Çanakkale'nin
Gömmeden karanlık sularına
Yağmur ve kar bulutlarını
Paramparça eden
Bir Mustafa Kemal yaratmak.
* * * *
Kağıt önümde, kalem elimde
Yeni bir şey yok dünümde, bugünümde
Aydınlık yarınlar vardır geleceğimde
Adım Serdar Yıldırım der, coşar, çağlarım.

SON

----------------------------------------------------------------

ATATÜRK BİR DEHA
Deha, çağının çok ilerisinde
Fikirlerle donanmış demektir
Deha, özgür ve bağımsızdır
Tarz yaratır ve bu tarzı
Yararına kullanır insanlığın.
* * * *
İnsanlığa yararı olsun diye
Ortaya atılan fikirler
Anında herkes tarafından
Kabul görmez.
* * * *
Orta çağ karanlığında yaşayanlar,
Ayrılmak istemez yaşadığı çağdan
Kabul etmez ilerici fikirleri
Kendisi gibi gerici olmayanların
Önünü kesmeye çalışır.
* * * *
Cumhuriyet ilan edildikten sonra
Atatürk: Asıl savaşımız bundan sonra başlıyor, demiştir.
O'nun devrimlerine
En yakın arkadaşlarından karşı çıkanlar oldu.
* * * *
Ben maaşımı padişahtan alıyordum
Şimdi maaşımı kimden alacağım, diyenler
İstanbul'da her gün binlerce kişiye
Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı
Anadolu'ya gidelim,
Kurtuluş Savaşı'nı başlatalım, diyenler.
* * * *
Aradan zaman geçtikçe
Anadolu karanlıktan kurtuldukça
Kültür, Anadolu'yu aydınlattıkça
Terk edenler oldu ülkeyi.
* * * *
Bunlardan, Atatürk aramızdan ayrıldıktan sonra
Mustafa Kemal haklıymış, deyip
Geri dönenler oldu.
Aralarından milletvekili seçilenler oldu.
* * * *
Atatürk hakkında araştırma yapalım
Öğrenelim gerçekleri
Kendimiz bir tarz yaratalım
Atatürkçü olalım.
* * * *
İnsanoğlu beyninden prangaları söküp atarsa
En yüceye, en büyüğe ulaşır
Benim de, büyüğüm de
Boyun eğme yabancı güce
Sen Türk'sün, Türk olduğunu unutma.
* * * *
En büyük Türk Atatürk de
O'nun izinden git
Başka her türlü yol
Senin için, çıkmaz yol.

SON

Yazan. Serdar Yıldırım

ATATÜRK GİBİ OLMAK
Halktan yana olmak
Halkla birlikte olmak
Yanlış kararlar alıp
Halkın nefretini kazanmamak.
* * * *
Öz güven sahibi olmak
Güvenmek halka
Halkın istemediği bir durumun
Asla izin vermemek yaşanmasına.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Savaşta ve barışta
Halkın canını
Kendi canından üstün saymak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Bir tek vatandaşının canına
Kefil olmak
Koruyamıyorsan vatandaşını
Görevini bırakmak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Tarımda ve hayvancılıkta
Anadolu'nun ve Trakya'nın
Dünyada ön sıralarda olmasını sağlamak.
* * * *
Yönetimine geldiğin
Dünya durdukça var olacak
Türkiye Cumhuriyeti'nin
İleri gitmesini sağlamak.
* * * *
Atatürk, Atatürk demek
Atatürk ilke ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlatmak
Başka her yolun karanlık
Olduğunun farkına varmak.

SON

MUSTAFA KEMAL GERÇEK, GERİSİ YALAN
İngiliz'in izniyle yunan
Batı Anadolu'yu etti talan
İmkansızı mümkün kılan
Mustafa Kemal gerçek, gerisi yalan.
* * * *
Batı Anadolu' da çok can aldı yunan
Evleri yağmaladı, köyleri yaktı
Efeler, yunan için, dağa çıktı
Yunanla savaştı, bu vatan bizim, dedi.
* * * *
Cepheye geldi takviye kuvvetler
Zafer naraları attı yunan
Çarpışmalar şiddetli geçiyordu
Efeler, giderek azalıyordu.
* * * *
Kurtuluşun bir yolu olmalıydı
Anadolu yunana teslim edilemezdi
Halk, bir bütün olarak harekete geçmeliydi
Ancak halka bir önder gerekliydi
Mustafa Kemal olabilir miydi bu önder?
* * * *
Doğuda az bir kuvvetle rusları durduran
Çanakkale'de ingiliz ve fransızları bozguna uğratan
Yurdun her karış toprağını kahramanca savunan
Mustafa Kemal olabilir miydi?
* * * *
Mustafa Kemal, Anadolu halkını harekete geçirdi
Onlardan seninleyiz mesajını aldı
Büyük Taarruz'da en öndeydi ve ileri atıldı
Pek çok can O'na göğsünü siper etti
O yaşamalıydı ve Anadolu düşmandan kurtulmalıydı
* * * *
Güveni boşa çıkarmadı Mustafa Kemal
Perişan etti yurduna saldıran düşmanları
Kurtulanlar, ülkelerine zorlukla kaçtı
Geride kalanlar için, acı son vardı

SON

DEVRİM ATEŞİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
Dünya Halkları' nın kardeşliği için,
Çalışan devrimciler,
Işık tutan insanlığın geleceğine
Kültür yolunu aydınlatan,
Baskıdan, zorbalıktan uzak,
İnsan yaşantısına karışılmaz,
Bilinci üstüne kurulan,
Atatürkçü fikir ve düşünce sistemi.
* * * *
Bir arkadaşımla akşamdan başlayan,
Sabaha kadar süren konuşmalarda,
Beni sessizce dinleyen ilk zamanlar
Tamirci arkadaşımın,
Gecenin bir vakti aniden beliriveren
Çakmak çakmak bakışları:
Kimse karışamaz yediğime, içtiğime
Teklif bile sunulamaz bu konuda
Dediğini unutamadım.
* * * *
Kırtasiye dükkanımın yanına
Tamirci dükkanı açtığında,
Hayatın akışına kapılıp,
Savrulup gitme durumu vardı.
Zamanla gerçekleri öğrendi, bilinçlendi.
Araştırdı, anlattıklarımın doğruluğuna inandı.
Atatürk, en büyük devrimcidir, dedi.
Önde gelen savunucusu oldu devrimciliğin
Sonraki konuşmalarda bir ben söyledim, bir o anlattı.
Anlattıklarıyla kültür yolunu aydınlattı.
* * * *
Aradan 5 yıl geçti.
Arkadaş, o dükkandan taşındı.
Rahatsız oldum ben anılardan
Hesap ettim ayları gün diye
Ben de dükkanımdan taşındım.
* * * *
Sonradan görüşmemiz devam etti.
Yeni dükkanında rahatsız ettim genelde ben arkadaşı
Konuşmamız devam etti akşamdan sabaha
Engelleri yıktık, kötüleri cezalandırdık.
* * * *
1994-95-96 yıllarında İstanbul'a gittim.
Yayınevleri beni pas geçti.
İngiliz, fransız olsan
Kitap olarak basardık hikayelerini
Türk'sün, yazdıklarını çöpe at, dediler.
* * * *
3-Eylül-1997 yılında Ayla ile evlendim.
38 yaşındaydım, internet böylesine yaygın değildi.
1999 yılında oğlum Serkan dünyaya geldi.
Tamirci evime geldi birkaç ay sonra
Araba almış, yanında 4 işçi çalıştırıyormuş.
Bankada param var, iki katlı villa aldım, dedi.
Nasıl böyle zengin oldun, dedim.
Hep senin anlattıkların,
Soruları cevapladım, olayı çözdüm, dedi.
* * * *
Cevabını bulamadım ben soruların
Babam öğretmendi, zor geçiniyordu.
Ben şimdi zar-zor geçiniyorum.
Gün gelir bir somun ekmek bana yeter.
Ben devrimciyim ve Atatürkçü kalmak istiyorum.
* * * *
Neden bunları yazıyorum?
Önemli olan, insanlığın geleceği.
Hiçbir canlı isteyerek dünyaya gelmez
Milliyetini, dinini seçme şansı yoktur.
Bütün dinler, taraftarına cennet vaat eder.
Her din kendi dininin en üstün olduğunu öne sürer.
* * * *
Atatürk Şiirleri yazıyorum şu son 6 yıldır
Kıyısından, köşesinden olaya girmek zorundayım.
Bazı konularda yapılan hataları onarmak zorundayım.
İnsanlığın geleceği üstüne yapılan kurgunun ayarını yapmak zorundayım.
Bu fikirleri yüzlerce, binlerce insana ulaştırmak zorundayım.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Fransa Askeri Lideri Ve İmparatoru Napolyon Bonapart İle Birlikteyim
Yazar: Serdar50 - 04-03-2025, 02:02 PM - Forum: Blog / Makale - Yorum Yok

FRANSA ASKERİ LİDERİ VE İMPARATORU NAPOLYON BONAPART İLE BİRLİKTEYİM
Bir zamandır Napolyon ile koordinatlarımızın kesiştiği bir zamanda buluşmak istiyordum ve sonunda buluştuk. Napolyon Bonapart, Fransa imparatoru olmuş, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmak istemiş ve bunu başarmış. Tarih 9-5-2024. Ben Napolyon Bonapart yazıyorum bilgisayarıma ve siteler, forumlar çıkıyor. Hayat hikayesi, fethettiği yerler, hayatları sonlandırılan insanlar. Ben Fransa imparatoru olsam, Fransa'yı yüceltmeye çalışırdım. Komşu ülkelere saldırıp savaş çıkarmazdım. Yaşadığım yıllardan 200 - 300 yıl sonra yeni nesil insanlar benim adımı az bilirdi ama olsun. Az tanınayım ama iyi tanınayım. Ben Fransa imparatoru olarak Mısır'ı işgal edersem olmaz. Bu ülkelerin yüzlerce yıl sonraki yeni nesilleri Serdar Yıldırım kötüydü, fenaydı. Ülkemizi işgal etti, nice canlılara yaşam izni vermedi derlerse çok üzülürdüm.

Zaman gezgini olarak Napolyon Bonapart'ı rahatsız ettim: " Buyrun, Napolyon Bonapart. Burası benim evim. Dört katlı bir apartmanın ikinci katı. Bazısına göre, saray, köşk. Bazısına göre, yaşanılacak iyi bir mekan. "

Napolyon Bonapart: " Palavrayı kes!. İki oda, bir salon, apartmanda altı kolon. Kendini uyanık sanıyorsun değil mi? Beni harekete geçirmeden sinyallerini aldım. Yaşadığın bu binayı gezdim, dolaştım. Kendin için, kendince bir şeyler yapmaya çalışıyorsun ama bana sökmez. Hakkında araştırma yaptım. Bu binada ve komşu binalarda seni tanıyan yok. Kim bu Serdar Yıldırım diyorlar? "

Serdar Yıldırım: " Doğrudur. Demek ki başarılı oldum. Öyle sağda solda lak luk edersem bunun bana faydası olmaz. Sessiz ve derinden gitmek, benim temel ilkemdir. Yakın plan çalıştığım insanlar oldu ve bunların pek azı bana yardımcı oldu. "

Napolyon Bonapart: " Her yanlışa bir doğru kılıf buluyorsun. Seninle uğraşamam. Çekil  yolumdan. Gölge etme.

Serdar Yıldırım: " Benim sizinle bir uğraş içine girmemin sebebi, Osmanlı İmparatorluğu çöktükten sonra Anadolu işgal altındayken Kurtuluş Savaşı başlatan Mustafa Kemal ile ilgili. Mustafa Kemal öğrencilik yıllarında, önceleri Napolyon'a hayrandım. Sonradan siyasi fikirlerim şekillenince Napolyon'dan hoşlanmamaya başladım. Demek ki, devrimler karşı devrimleri getirebilir, demişti.
Gençliğinde Mustafa Kemal'i  etkileyen kişiler arasında yer alan batılı düşünürlerden bazıları şunlardı:  Jean-Jacques Rousseau: Özgürlükçü ve cumhuriyetçi düşünceleri.
Montesquieu: Erdem rejimi olarak cumhuriyetin önemine dair fikirleri.
Voltaire: İlim ve akıl vurgusu.
Ey Napolyon Bonapart, dünyadaki maceranızı bir şekilde sonlandırmışsınız. Sizin için, çok başarılıdır denebilir. Gelecek nesiller sizden etkilenmiş. Dünyanın yüz elliden fazla ülkesinin ders kitaplarında varsınız. Bunlar Napolyon Bonapart diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Ben de tarihin kabul ettiği bir yüce sima olarak sizi gördüm ve kabul ettim. Dünya tarihine sizi yeniden lanse etmek istiyorum ve Napolyon Bonapart diyorum. Siz böyle bir etkinliğin baş mimarı olmaz mıydınız? "

Napolyon Bonapart: " Ben gelmişim, geçmişim. Bu dünyadaki zamanımı tamamlamışım. Siz beni yeniden gündeme mi getirmeye çalışıyorsunuz? "

Serdar Yıldırım: " Tamamen öyle. Ben kesinlikle Napolyon Bonapart diyorum ve bu fikirlerin takipçisi olacağım. "

Napolyon Bonapart: " İlk karşılaştığımızda bana agresif biri gibi göründünüz ama kalbiniz bir pamuktan yumuşakmış. Benim şu anda size bir jest yapmam gerekir. O zamanlar İspanya Krallığına kardeşim 3. Napolyon'u getirmiştim. Şimdi geçmişe dönsek ben sizi İspanya Kralı olarak tayin etsem, siz emrime riayet edip İspanya Kralı olur muydunuz? "

Serdar Yıldırım: " Bu benim için, paha biçilmez bir umut kaynağı olurdu. Krallar, şahlar, padişahlar hep zor durumda kalmıştır ve istemedikleri işlerle mücadele etmiştir. Ben sizi kırmamak için, İspanya Kralı olurum. Zamanı tersine çevirir, saatleri sessiz çaldırırım. Sarayda oturmaz halkın arasında gezerim. Halkla birlik olurum, bütünleşirim. "

Napolyon Bonapart: " Ben 22 yaşında albay, 26 yaşında general oldum; haberin var mı senin? Bir ülkeyi düşmanlar istila etse, dört bir yandan sarılsa, yok edilmeye çalışılsa, sen bu ülkenin vatandaşı olsan, bu haksızlığa karşı çıkmaz mısın? "

Serdar Yıldırım: " Gür sesimle haykırırım. Bağırır çağırırım. Düşmanlar bundan korkar. "

Napolyon Bonapart: " Benim ülkem Fransa'nın İngiltere ile yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen savaşları vardı. Genelde bizim ordu bozguna uğruyordu ve kaçıyordu. Ben yüzbaşı ve binbaşı iken savaştan kaçmadım. Emrimdeki birlikle savaşa devam ettim. Asker de kaçmadı. Sonradan ordu komutanları bunu fark etti. Sayısı yüz bini geçen ordular emrime verildi. İtalya seferi sırasında 18 meydan savaşı kazandım. 15-Mayıs-1796’da  ordumla Milano’ya girdim. 27 yaşındaydım.
Daha sonra Fransız donanması ile 19-Mayıs-1798'de Mısır seferi için yola çıktım. İngiltere'nin ticaret yolunu kesmek istedim. Olayın odak noktası Süveyş Kanalı'ydı. Uzak doğudan gelen gemiler dolusu mallar, Afrika'nın güneyinden dolanmadan Süveyş'ten kolayca geçirilip İngiltere'ye getiriliyordu. Mısır'ı ele geçirmek, benim için zor olmadı. Böylece İngiltere'nin asıl ticaret membaı olan yolu kesmiş oldum. İngiltere'den ah vah sesleri yükselmeye başladı. Sonradan doğuya gittim. Orta Doğu'nun  güçlü kalesi Akka'ya yöneldim. Akka'yı kuşattım ama alamadım. Osmanlı veziri Cezzar Ahmet Paşa çok dirençliydi ve Akka'yı bana teslim etmedi. Cezzar kasap demektir. Bu Cezzar Ahmet Paşa yakaladığı düşmanlarını develeriyle birlikte kurban edermiş. Eğer ben Cezzar'ı yenip Akka'yı alabilseydim, Büyük İskender gibi Suriye,  Irak, İran, Pakistan ve Afganistan'ı dümdüz edip Hindistan'ı ele geçirmek istiyordum. "

Serdar Yıldırım: " Ey Napolyon Bonapart, siz yüce düşünceler içindeydiniz ve İngiltere'nin ticaret yolunu kesmeye çalıştınız. Kestim dediniz, doğrudur ama sonradan neden oradan ayrılıp  iki gemiyle Fransa'ya döndünüz. Kırk bin askeriniz orada kaldı. Siz Fransa yönetimi üstünde gücünüzü artırdınız ama orada kalan Fransız askerleri ne oldu? "

Napolyon Bonapart: " Avrupa’da Fransa’nın Koalisyon ordularına yenildiği haberini alınca ülkeme dönme kararı aldım. Eylül 1799’da ordumu Mısır'da bırakarak iki  gemiyle Fransa'ya döndüm. Emrimde bir dolu general vardı. Onlarda güçlerini ispat etsinler ve zafer kazansınlar diye düşündüm. Ben bir generaldim ve Fransız orduları benim emrime verilmişti. Bu böyle olmasaydı ben Napolyon Bonapart olabilir miydim? Savaşa gidip, savaştan kaçan komutan değil, savaş meydanını asla terk etmeyen, yalnız kalsa bile savaşan, zafer kazanmayı bekleyen ve bunu başaran bir komutan olabilir miydim?
Ben zafer kazandıkça ordu komutanları, bu Napolyon, Fransa İmparatoru olur, dedi. Önce 1.konsül seçildim ve sonra Fransa İmparatoru oldum. Fransa'yı yücelttim. İngiltere'nin hızını kestim. Fransa'yı dünya devletleri arasında ön sıraya yükselttim. 1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane ettim ve  kendimi imparator ilan ettim. "

Serdar Yıldırım: " Avrupa'yı fethettikten sonra, doğuya yöneldiniz. 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik orduyla Rusya üstüne yürüdünüz. Borodino Muharebesi'nde General Kutuzov komutasındaki Rus ordusunu yenilgiye uğrattınız. Ruslar, tarlaları yakarak ve su kaynaklarını kurutarak geri çekildi. Aç ve susuz kalan ordunuzda hastalıklar başladı. Sonunda Moskova'yı kuşattınız. Bir hafta sonra Moskova'ya girdiniz. Bir ay boyunca Moskova'da kaldıktan sonra Kaluga'ya doğru çekildiniz. Daha sonra ordunuzla ileri yürüyüşe geçince Tatarlar Fransa ordusunu takip etti ve çok can aldı. Rus ordusunun kazandığı savaşlardan sonra 14-Aralık-1812' de Rusya'yı terk ettiniz. Böylelikle Avrupa'da itibarınız zedelendi. "


Napolyon Bonapart: " Benim hiçbir şekilde itibarım zedelenmedi. Her ne yaptıysam hepsi yüzde yüz doğrudur ve peşinden gidilmesi gerekir. Sen kimsin ki, beni eleştirmeye çalışıyorsun. Ben seni bir kaşık suda boğarım. "

Serdar Yıldırım: " Benim yaşadığım zamanda, Avrupa tek bir gücün egemenliği altında olsaydı, sesimi bu derece yükseltemezdim. Avrupa kıtası pek çok devlet barındırıyor ve orta ölçekli bir yönetim anlayışı içinde. Ey Napolyon Bonapart, şu anda Avrupa Birleşik Devletleri olsaydı ve bunun kurucusu siz olsaydınız, bakın ben karşınızdayım ve benim için, nasıl bir gelecek arzulardınız? "

Napolyon Bonapart: " En güçlü olduğum zaman bu derdim ve seni şövalyelerime yakalatırdım. Ellerini bağlatır ve karşımda diz çöktürürdüm. "

Serdar Yıldırım : " Ey Napolyon Bonapart, böyle bir şey mümkün değil. Ben suçlu biri değilim ki, hakkımda nasıl bir cezai işlem uygulatacaksınız? Hem ele geçirdiğin ülkelere Napolyon kanunları getireceksin ama ben düşüncemi söyledim diye beni kürek mahkumu ilan edeceksin? "

Napolyon Bonapart: " Bana bak bana. Adın Serdar mıydı neydi? Benim canımı sıkma canını yakarım. Konuşmayı burada kes, hikayeyi hazırla, sadece gerçekleri yaz ve bana okutmadan yayınlama. Bu işten ben karlı çıkarım çünkü zaferlerimle gündeme geliyorum. Senin bu işten kazancın ne olacak merak ediyorum? "

Serdar Yıldırım: " Şimdi tarih 6-1-2025. Artık hikaye bitti. Yazması 8 ay sürdü. Bugün site ve forumlarda okunmaya başlayacak. Bu işten benim kazancım, okuyucunun hoşça vakit geçirerek tarihi bilgi sahibi olması. "

SON

Bu konuyu yazdır

  Horoz Kahraman İle Vahşi Kediler
Yazar: Serdar50 - 04-03-2025, 01:55 PM - Forum: Blog / Makale - Yorum Yok

HOROZ KAHRAMAN İLE VAHŞİ KEDİLER
Anne tavuk akşamüstü civcivlerini topluyordu:  " Gelin bakalım, gelin, civcivlerim benim. Koşun yanıma, gelin, toplanın şöyle. Aaa... Ama siz dört tanesiniz, beş tane olmanız lazımdı. Biriniz eksik. Kardeşiniz nerede, gören olmadı mı? "
" Ben görmedim. "
" Ben görmedim. "
" Ben de görmedim. "
" Ben gördüm. "
" Sen gördün mü? Nerede gördün, çabuk söyle? "
" Bir saat kadar önceydi. Kardeşim ilerideki şu ağacın altında eşiniyordu. Sonra yanına bir kedi geldi. Kediyle kardeşim bir süre konuştular. Daha sonra kedi, kardeşimi sırtına bindirip götürdü. "
" Vah, vah!..Yazık oldu. Gitti kardeşiniz, gitti yavrum"
Civcivlerden biri sordu: "Gitti mi? Kardeşim nereye gitti? "
" Ah yavrum, kardeşiniz artık dönmeyecek"
" Neden? "
" Çünkü kedi onu yer. "
" Yer mi? "
" Evet, yer. "
" Peki, ama niçin yesin? "
" Karnını doyurmak için. Kardeşiniz kediye göre taze bir av. "
" Kardeşim kurtarılamaz mı? "
" Belki. Tabi kedi kardeşini yemediyse. "
" Yememiş olamaz mı? Bakarsın kedinin pençesinden kurtulmuştur. Kaçmıştır. Şimdi sokaklarda tek başına dolaşıyordur. Yardım bekliyordur. "
" Çabuk civcivlerim gidiyoruz. "
" Nereye? "
" Kardeşini aramaya. "

Civciv, yememiş olamaz mı, demişti. Zaten kedi civcivi yemek için değil, bir düşüncesini gerçekleştirmek için götürmüştü. Kedi düşüncesini açıklamış ve civcive gelir misin demişti. Civciv korkusuzdu. Gelirim demişti. Kedinin düşüncesi neydi?

Bir civciv kediler arasında yaşar ve onlarla arkadaş olursa kedilerin civcivlere karşı olan düşmanlığı ortadan kalkar ve hiçbir kedi civciv yemez. Bu civciv öylesine güçlü bir iradeye sahip olmalıydı ki, pek çok kedinin diş bilemesine, üstüne gelmesine, hakaretlerine aldırmamalıydı. Ölümden korkmamalıydı. Bin kedi üstüne gelse, geri değil, ileri gitmeliydi. Kedi aylar süren araştırmadan sonra işte bu civcivi seçmişti. Seçim nasıl olmuştu: Kedi şehirde mahalleleri, sokakları gezmiş; tarlaları, bahçeleri didik didik aramış, fakat korkmayan bir civcive rastlayamamıştı. Kuyruğunu gösterdiği civciv kaçıyordu. Artık umudunu kesmişti. Bütün civcivler korkakmış diyordu. Bir gün evin birinin bahçesine girmişti. Ağacın yanı gölgelikti. Kıvrılıp yattı. Tam uyumak üzereydi ki, bir tavuk sesiyle irkildi. Tavuk; Kahraman diye sesleniyordu. Kahraman, buraya gel.  Kedi kafasını uzatıp baktı. Tavuğun Kahraman dediği bir lokmacık civcivdi. Kedi gülümsedi. Hey gidi yalan dünya, diyerek sağ ön ayağını soluna doğru savurdu. Tavuk başka ad bulamamıştı da yavrusuna Kahraman adını koymuştu. Her yanı Kahraman olsa ne yazardı. En iyisi uyumak ve bu olayı unutmaktı.

Kedi uyudu ama ne kadar uyuduğunu hatırlamıyordu. Uyandığında gözleri kapalıydı. Tam olarak kendine gelmemişti. Hemen yanında çıtırtı, tıkırtı duydu. Önce bir gözünü sonra diğer gözünü açtı. Hayret!.. Burnunun dibinde bir civciv eşiniyordu. Gözlerine inanamadı. Kediliği tuttu, bu civcivi yemek istedi. Hızla dört ayağı üstünde doğrulup, sırtını kamburlaştırdı. Ustura gibi keskin dişlerini gösterip, tıslayacak ve civcivi tutacaktı. Kedi dişlerini gösterdi fakat tıslayamadı. Sadece yutkunabildi. Civcivin gözleri şimşek parçasıydı: " Ne o, rahatın mı bozuldu? Diye sordu civciv. "

Kedi hırslıydı: Civcivin sorduğu soruyu duymamış gibi davrandı:  " Ben civciv yemeye bayılırım. Pek severim civciv etini " diyerek dişlerini gıcırdattı. An meselesiydi civcivin üstüne atılması.
" Dikkat et, ben diğer civcivlere benzemem. Bayılırsan ayılamazsın. Hem beni yemen için, tutman gerek. Haydi, tutsana beni. "
Kedi, yan dönerek savaş pozisyonu alan ve canını dişine takarak kendini savunacak olan civcive bakarak hayretten donakaldı. Farkında olmadan birkaç adım geriledi. Korkmamıştı da çekinmişti civcivden. Daha sonra kedi geriye dönerek oradan uzaklaştı.

Ertesi gün kedinin kafasına dank etti. O civciv yüzde doksan dokuz Kahraman'dı. Kedi bir plan dâhilinde Kahraman'la dostluk kurmayı denedi ve başarılı oldu da. Onunla konuşurken nasıl davranması gerekiyorsa öyle davrandı. Dolana, yalana başvurmadı ve ilk fırsatta düşüncesini açıkladı. Kahraman hemen, gelirim, demişti.

Bunun üzerine kedi:  " Bak Kahraman, iş ciddi. Ucunda ölüm de var. Bir değil, on kedi, yirmi kedi üstüne gelir. Üç-beş değil ki, vurasın, kırasın. Ben seni vuruşurken görmedim ama ilk tanıştığımız gün hatırlarsın neredeyse üstüne atılacaktım. Sen beni sözle sindirdin. İnan çekindim senden fakat sözlerinden çekindim yoksa beni korkutmadın. Şunu bil ki, senin sözlerinden çekinmeyecek, benden çok daha sert ve çok daha acımasız kediler var ve ben bunların adını duyunca titrerim. Senin buralarda gördüklerin şehir kedileri yani sokak kedileri. Benim anlatmak istediğim ormandan ve dağlardan gelen, çoğunlukla gece yarısından sonra şehirlere inen vahşi kediler. Bir sokak kedisi hiçbir zaman bir vahşi kediyle başa çıkamaz ve ben bir vahşi kedinin kendinden çok daha büyük iki köpekle mücadele ederek onları kaçırttığını gördüm. Vahşi kediler çoğunlukla yalnız gezerler ve geceleri şehirlerde sokak kedilerini yakalayıp öldürürler. Vahşi kediler sokak kedilerinin atalarının eski zamanlarda aralarından ayrılarak insanlara köle olmalarını içlerine sindiremediler. Bunları ön bilgi olsun diye anlattım. Şimdilik gündüzleri çalışacağız. Vahşi kedilerle karşılaşmayacaksın. Bakalım sokak kedilerine karşı ne yapacaksın? "

" Şu vahşi kedileri çok merak ettim. Sokak kedileriyle antrenman yapacağız desene. "
" Öyle. Vahşi kedilerle maça çıkarsın ama sen sokak kedileriyle de maç oluyormuş gibi sıkı dur. Onları küçümseme. "
" Onları küçümsemediğimi göreceksin. Sen hiç merak etme, kedi kardeş. Söylediklerini unutmayacağım. "

Aradan üç gün geçmiş fakat anne tavuk ve civcivleri, Kahraman'ı bulamamıştı. Sabah erkenden çıkıp gün boyu Kahraman'ı arıyor, akşamüstü kümese dönüp, ertesi gün yine aramaya başlıyordu. Üçüncü günün akşamüstü kümese dönerken, anne tavuk:  " Yer yarıldı da içine girdi sanki. Ara ara yok! Nereye gider bu civciv? Horoza sor, tavuğa sor, kurbağaya sor, kuşa sor. Kimsenin, Kahraman'dan haberi yok. Kedi onu yedi desen, gören, duyan, bilen olur. Son günlerde hiçbir kedi civciv yememiş. Demek ki, Kahraman yaşıyor, ama nerede? Neden onu bulamadık? Kediden kurtulduysa neden kümese dönmüyor? "

Civcivlerden biri atıldı:  " Anne, sakın Kahraman, kediyi yemiş olmasın? "
Anne tavuk civcivin sözünü duymazdan geldi. Zaten canı burnundaydı, bir de böyle şaka-şukalarla mı uğraşacaktı? "

Bir diğer civciv:  " Kahraman belki kanatlanıp uçmuştur. Başka şehre gidip bizi unutmuştur. Olamaz mı yani? "
Deyince, anne tavuk hemen o anda kararını verdi. Kahraman'ı aramaya yalnız başına çıkacaktı.

Aradan iki ay daha geçti. Tavuk bu sürede Kahraman'ı aramaya devam etti. Diğer dört yavrusu kocaman birer piliç olmuştu ama tavuk, Kahraman'ı bir civciv olarak bulmayı umuyordu.

Aradan iki ay geçti diye yazdım. Acaba Kahraman hala sağ mı, yaşıyor mu?
Şehirdeki kediler, bir kedinin civcivle arkadaşlığını yadırgamışlardı. Bu durum onlara ters gelmişti. Kedi, neden o civcivi yemiyordu? Aradan sıyrılan birkaç sokak kedisi, civcivi yemek için, girişim yapmış ve civcivin üstüne gitmişti ancak kedi önlerine çıkmıştı. Bu kedi Kahraman'ı bu işe sokan kediydi. O da kendi çapında bir tür efeydi. Korku bir zamanlar ondan korkardı yani korkusuzdu. Demir gibi bileği, çelik gibi yüreği vardı. Birkaç yıl öncesine kadar şehrin kedilerinin başkanıydı. Adaletle hükmediyordu. Anneleri geceleri vahşi kediler tarafından öldürülen yavru kedileri himayesine alırdı. Aç kalmış, açıkta kalmış sokak kedilerine kendi yiyeceğini verdiği, hasta kedileri tedavi ettiği çok görülmüştü. Vahşi kedilerin bir leopar kadar iri başkanını bir gece aniden karşısında görünce olduğu yerde çakılıp kalmıştı. Vahşi kedilerin başkanı Nara, senin derini yüzerim. Defol git bu şehirden... Deyip, onu bir pençe vuruşuyla yere sermişti.


Şehir kedileri başkansız kalmıştı. Kedi terk edilmiş, eski evlerde uykusuz geceler geçiriyordu. Onun beyninin derinliklerinde o zamanlar kendisinin bile fark edemediği gerçek şuydu: Vahşi kedilerin başkanı Nara'yı perişan etmek yani intikam. İntikamını almasına günden güne büyüyüp güçlenen Kahraman yardımcı olacaktı. Kahraman akıl almaz derecede güçlü bir iradeye sahipti. Laf kavgasında kesinlikle yenilmiyordu. Çok sert konuşuyor, karşısındakini eziyordu. Kızdığı zaman gözleri kıpkırmızı okuyordu. Kedi bunun nedenini bir türlü anlayamıyordu. Sormak aklına geliyordu ama sorsa Kahraman söyler miydi bilinmezdi. Kedi, Kahraman'ı vahşi kedilerin karşısına çıkarmadan önce iki kere şehir kedileriyle baş başa bıraktı ve onun kedilerle vuruşmasını seyretti. Birincisinde, kabadayı geçinen bir kedinin saldırısını Kahraman kolaylıkla savuşturdu ve sol kanadıyla bir vuruşta yere serdi. İkincisinde, Kahraman üç güçlü kediyle kavgaya tutuştu ve onları da sol kanat vuruşlarıyla yere serdi. Kediye göre, Kahraman hazırdı ve vahşi kedilerin karşısına çıkabilirdi.

Haziran ayının sıcak gecelerinden birinde kedi, Kahraman 'la şehirde gezintiye çıkmıştı. Kahraman'da Kahraman'dı hani: O, geçen zamanla birlikte büyümüş, iri-yarı, dev gibi bir horoz olmuştu. Uzaklardan, kenar mahalleden miyavlamalar, feryatlar duyulmaya başladı. Tecrübeli kedi durumu tüm acılığıyla anladı: " Fırla Kahraman, vahşi kediler katliam yapıyor. İleride yavru kedilerin barındığı eski bir ev vardı. Hepsini öldürüyorlar. Onları ancak sen kurtarabilirsin. "
Kahraman ileri atılırken konuştu: " Ne biçim vahşi kediymiş bunlar ya. Ne istiyorlar yavru kedilerden? "
Kedi koşuda Kahraman'dan geri kalmıyordu. Bir o, bir öteki öne geçiyordu: " Onlar zevk için öldürürler. "
Önce Kahraman eski eve daldı. Sesi gürdü Kahraman'ın, bağırınca yer-gök inledi: " Bırakın yavru kedileri. Gücünüz yetiyorsa bana çıkın. "

Gözlerini kan bürümüş yedi zalim vahşi kedinin başları Kahraman'dan yana döndü. Vahşi kediler, hiç vakit kaybetmeden kafaları koparılmış, parçalanmış yavru kedileri bırakarak Kahraman'ın üstüne atıldı. Kahraman, iki adım geri gitti. Bundan dolayı vahşi kediler yere yuvarlandılar. Karışıklıktan yaralanan Kahraman hücuma geçti. Güçlü kanatlarıyla vurarak, vahşi kedileri perişan etti. Vahşi kediler kaçarak canlarını kurtardılar.

Kahraman'la kedi sokağa çıkarak yürümeye başladılar. Kedi, Kahraman'a, vahşi kedilerin ormana gidince olanları başkan Nara'ya anlatacaklarını ve Nara'nın birkaç gün içinde şehre geleceğini, ayrıca aylar önce Nara'nın, aniden önüne çıkarak bir vuruşta kendisini yere serdiğini, intikamını almasını söyledi.

Kahraman: " Gelsin bakalım Nara, kim en büyük belli olsun. Sana söz kedi kardeş, Nara benimle görüştükten sonra bu şehre bir daha adım atmaz. "
Kedi: " Kahraman, çok dikkatli olman gerekir. Nara'yı kedi sanma, onu bir leopar olarak düşün, zaten leopar kadar. Aniden önüne çıkıp sana vurmaya çalışacaktır. Tetikte ol. "

Bir gece yarısı Kahraman, kediyle birlikte, karanlık sokaklarda dolaşıyordu. Evin birinin yanından dönerken, Nara karşılarına çıkıverdi. Arkasında yüzlerce vahşi kedi vardı. Kahraman, Nara'nın savurduğu pençeden eğilerek zorlukla kurtuldu. Onunla yakın dövüşe girmenin ölümü kucaklamak demek olduğunu anladı. Gördüğü kadarıyla Nara'ya vahşi kedi demek yanlıştı, ona leopar demek doğruydu. Kahraman geriye birkaç adım atarak Nara'ya sırtını döndü ve kaçmaya başladı. Otuz metre kadar kaçtıktan sonra Nara'nın nefesini ensesinde hissetti. Kahraman dönerek sağ kanadını Nara'nın yüzüne patlattı. Hayatında ilk kez bir darbe yiyen Nara durdu. Canı yanmıştı: " Bana nasıl vurursun? "

Gözleri hırstan kıpkırmızı olmuş Kahraman, Nara'nın üstüne yürürken, konuştu: " Seni gömerim Nara. Palavrayı bırak. Önce sen vurmak istedin. "
Nara şaşkındı ama aniden ileri atıldı. Kahraman'la birbirlerine girdiler. Toz, dumana karıştı. Çevreye sürüyle seyirci geldi. Kediler, köpekler, kuşlar, horozlar ve bir tavuk. Horozlar dört taneydi. Kahraman'ın kardeşleri. Tavuk ise, annesi. Durumu soruşturunca kavga edenlerin kim olduğu belli oldu. Nara ile savaşan horoz Kahraman'dı. Arada büyük güç farkı vardı. Kahraman'ı Nara'nın pençesinden kurtarmalıydı. Dört horoz kavgaya karıştı ve Nara daha ne oluyor diyemeden Kahraman'ı olay yerinden uzaklaştırdılar.

Aradan günler, aylar, yıllar geçti. Vahşi kediler ara sıra şehre iniyorlardı ama Nara bir daha şehre gelmedi. Hep dağda kaldı. Kedi şehrin kedilerine tekrar başkan oldu ve vahşi kedilerden uzak durmak için, kedilere gece sokağa çıkmayı yasak etti. Kahraman ise, annesi ve kardeşleriyle uzaklardaki bir çiftliğe giderek orada mutlu yaşadılar.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Hurdacının Aşkı - Serdar Yıldırım
Yazar: Serdar50 - 04-03-2025, 01:52 PM - Forum: Blog / Makale - Yorum Yok

HURDACININ AŞKI
Hurdacı genç el arabasıyla hurda toplamaya çıkmıştı:  " Haydi, demir alırım, bakır alırım, alüminyum alırım, sarı alırım. " diye bağırıyordu.  Çok zengin, katları, yatları, köşkleri, fabrikaları bulunan bir ailenin kızı olan Hülya, üstü açık, spor arabasıyla köşkün bahçesinden yola çıkmıştı. Hurdacı gencin sesini duyunca frene bastı. Bekledi. Hurdacı genç, arabasının yanından geçerken:  " Affedersiniz ama, siz aldığınız demirleri, bakırları ne yapıyorsunuz? " diye sordu.
Bunun üzerine hurdacı genç durdu:  " Ne yapacağım, bunları alan hurda deposu var, oraya satıyorum. "
" İyi kazanıyor musun? Bu iş günde ne kadar para bırakıyor? "
" Ben çok gezerim. Gün sonunda on kağıt kazandıysam, keyfim yerine gelir. Bazen çöpten hurda çıkıyor. Böyle hurdanın tümü kar. On beş-yirmi kağıt kazandığım günler oldu. Böyle ballı günlerde, kendime bir ziyafet çekerim. "
" Ziyafet mi? Nasıl bir ziyafet bu? Kokteyl partisi falan mı? "
" Kokteyl partisini hiç duymadım. Bir keresinde Cumhuriyet Halk Partisi'ne gitmiştim. Sağ olsunlar. Bana çok iyi davrandılar. Çıkarken, buyur, yine gel dedilerdi ya, ikinci kere gidemedim. "
" Siz neler söylüyorsunuz? Cumhuriyet Halk Partisi de nereden çıktı? Kendime ziyafet çekerim dediydiniz. "
" Ziyafet işte ama kendi çapımda. Çarşıdaki kebapçıda bir buçuk iskender yerim."

Yakışıklı hurdacı genç, muzipçe o kadar güzel gülümsedi ki, Hülya da gülümsemekten kendini alamadı. Hülya'nın birden aklına köşkün arka tarafındaki atıl demirler geldi. Orada bir de eski soba vardı. Çocukluğundan beri onlar orada duruyordu. Bilmem bu genç onlara kaç para verirdi?
Hülya: " Arkadaş, senin adın ne? " diye sordu. " Benim adım Hülya: "
Hurdacı genç: " Benim adımda Şevket ama arkadaşlar bana Şevko derler. "
Hülya: " Şevko, bizim köşkün arka tarafında hurda demirler var. Sanırım bir de eski soba olacaktı. Onlara ne verirsin? "
Şevko: " Önce demirleri ve sobayı göreyim sonra bir fiyat biçerim. "

Hülya spor arabasını köşkün önüne park etti. Şevko ise, tek tekerlekli el arabasını iterek, birlikte köşkün bahçesine girdiler ve köşkün arka tarafına doğru yürüdüler. Onları köşkün penceresinden seyretmekte olan Hülya'nın babası, yanında korumaları olduğu halde, bahçeye çıktı ve Hülya'nın yanına gitti.
Hülya'nın babası: " Kızım ne oluyor? Bu hurdacı da neyin nesi? "
Hülya: " Hiç babacığım. Bu Şevko. Az önce arkadaş olduk. "
Hülya'nın babası: " Arkadaş mı oldun? "
Hülya: " Evet, arkadaş oldum ve buradaki demirleri ona satmak istiyorum. "
Hülya'nın babası: " Ee iyi, sat bakalım. "
Hülya, Şevko'dan yana dönerek: " Arkadaş, bu demirlere ve sobaya ne verirsin? "
Şevko: " Demirler para etmez, arabaya atıvereyim. Sobaya beş lira veririm. "
Hülya: " Sen şimdi bu kadar demir para etmez diyorsun ha? Ama kilo hesabı satacaksın. Demirler kalsın. Sobaya beş lira az, şuna on beş desek. "
Şevko: " Hemen kızma arkadaş! Sobaya on beş tamam ama yanında demirleri de isterim yani burada ne varsa hepsine on beş. "
Hülya: " Olmaz! Hepsine yirmi. Beş kuruş aşağı olmaz. "
Şevko: " Tamam, hepsine yirmi. Ben şunları arabaya yükleyivereyim. "
Şevko, demirleri ve sobayı arabasına yükledikten sonra, Hülya'ya dönerek:  " Şimdilik beş lirayı vereyim, kalanı yarın bu vakitler buraya getiririm. Görüşmek üzere. " deyip, arabasını iterek gö türmeye başladı.
Hülya, Şevko'nun verdiği beş liraya bakakaldı. Bir an babasıyla göz göze geldi. Babası onun haline acıyarak bakıyordu:  " Kızım, seni Amerikalarda boşuna okutmuşum. İktisat üniversitesinden mezunsun ama üniversitenin ünisinden haberi olmayan birine karşı yirmi sıfır galip gelmen gerekirken, on beşe beş yeniliyorsun. Bu genç sana on beş lirayı getirmez. Gitti gider. "
Babası bu sözleri söyledikten sonra korumalarıyla birlikte uzaklaştı. Hülya iki damla gözyaşının yanaklarına süzüldüğünü fark etti. Bebeklik günleri hariç, ağlamadığını biliyordu. Çok iyi bildiği bir şey daha vardı: İnsan karakterleri. Karakter tahmini işinde hiçbir zaman yanılmamıştı. Tahmini doğru çıkarsa, Şevko yarın gelir ve on beş lirayı getirirdi. Eğer Şevko yarın gelir ve on beş lirayı getirirse, ondan ayrılmayacağına kendi kendine söz verdi.

Yarın olmuştu. Hülya bir saati aşkın bir zamandır köşkün bahçesinde dolanıp duruyordu. Bilmem kaçıncı defa bahçe kapısına yaklaşmıştı ki, Şevko'yu gördü. Şevko gelmişti:  " Kusura bakma, arkadaş. Dün yanımda başka param yoktu da ondan öyle oldu. Yoksa borç bırakmak istemezdim. İşte on beş lira. "
Hülya: " Parayı getirdin ya gerisinin önemi yok. Demirlerle sobayı satınca sana iyi kar kaldı mı? "
Şevko: " Aman, ne demezsin! Çok iyi kazandım. Onları altmış liraya aldılar. Yirmi sana verdim bana kırk lira kaldı. Şimdiye kadar böyle ballı alışveriş yapmamıştım. Çarşıdaki kebapçıya gidiyorum. Benimle gelir misin, arkadaş? İskender haricinde ayran, kola ne içersen ısmarlarım. "
Hülya, Şevko'nun dediklerine bir güldü, bir güldü ki sormayın!
Onlar çarşıdaki kebapçıda çok güzel ve neşeli bir ziyafet çektiler. Hülya konuşma aralarına sorular sıkıştırarak Şevko'yu daha yakından tanımak fırsatını buldu. Onda gelişmeye, daha çok kazanmaya uygun muhteşem bir ticari zeka bulunduğunu fark etti. Dört yıllık hurdacı ve yirmi beş yaşındaydı. Askerliğini yaptıktan sonra köyüne dönmemiş, Bursa'da kalmıştı. Köyünde beşi bitirmiş, altının yan kapısından geçmişti. ( Altıncı sınıfa ait birkaç kitap bulmuş ve bunları okumuştu. ) Daha dün canlıca yaşadığı olayda adam beş lira sermaye ile on beş lira borcunu ödemiş, kırk lira da temiz para kazanmıştı. Yirmi liranın karı kırk lira olmuştu. Demek ki, yirmi bin lirası olsa kısa zamanda kırk bin lira kar edebilirdi.

Hülya birkaç gün sonra durumu babasına anlatarak, Şevko'yu şirketlerinden birinde işe aldırdı. Şevko ilk gün kıyafetlerini yadırgadı. Takım elbiseli, beyaz gömlekli, kravatlı halini aynada görünce şaşırdı ama zamanla alıştı. Hülya bu ilk avansın deyip beş bin lira verince cebi kızıştı. Para tomarı pantolonunun cebinde şişkinlik yapınca bir cüzdan alıp ceketinin iç cebine koymayı ihmal etmedi.

Şevko kiralık olarak tuttuğu apartman dairesinde satın aldığı pek çok kitabı okumaya başladı. Aradan aylar geçtikçe, beyninin hücreleri bilgiyle, bilimle, kültürle aydınlanmaya başladıkça, çağdaşlaştıkça, bakışları değişti, gözlerinden zeka fışkırmaya başladı. İnanılmazı gerçekleştirip dünyaya bir fakirin neler yapabileceğini göstermek istiyordu. Bunun için yıllardır fırsat kollamıştı. Beyninin en ücra köşelerindeki fikirleri, çevresindekilerden yanlış anlarlar diye açıklamaktan korktuğu düşünceleri şirketteki çalışma ofisine gelen Hülya'ya anlatıyor ve takdir görüyordu. Ne demek öyle, söz gümüştür. Şevko'ya göre, söz altın değerindeydi. Söz, ağızdan çıkar ve iyiyi, doğruyu, güzeli anlatırdı. Konuşacaktın, her konuda bilgini ortaya koyacaktın. Herkes istediği konuda fikir ileri sürüp yorum yapabilirdi. Bu konuda ben böyle düşünüyorum derdin ve kesinlikle yanlışa düşmezdin. Önemli olan, ben diyebilmekti. Boyun bükmeden, eğilmeden savunduğun fikrin takipçisi olabiliyorsan, Ne Mutlu Türküm Diyene.

Şevko, Hülya'nın ofise uğramadığı günlerde huzursuz oluyordu. Her gün mutlaka onu görmek, onunla konuşmak istiyordu. Zamanla Hülya'yı sevmeye başladığını fark etti. Bu sevgi öylesine büyük bir sevgiydi ki, kısaca adına aşk dedi. İnsanoğlu dünyada var oldukça aşk da var olacak ve benim aşkım, sırılsıklam aşık olan Şevko'nun aşkı yani Hurdacının Aşkı adıyla isim bulacaktır. Aslında Hülya da Şevko'ya karşı ilgisiz değildi. Tanıştığı ilk günlerde Şevko'ya karşı derin bir his ve sevgi duyduğunu anlamıştı. Şevko'ya yardımcı olmuş, onu sokaktan kurtarmış ve zirveye taşıyordu.

Aradan beş yıl geçti. Bu beş yıllık sürede Şevko para kazanmanın inceliklerini keşfetmekle meşguldü. Bir aralık para kazanmanın püf noktaları isimli bir kitap bastırmaya kalkışmış ve Hülya'nın gayretleri sonucu hazırladığı dokümanları sobada yakmıştı. Tahvil ve hisse senedi alımlarına girişen Şevko kıyısından, köşesinden de olsa azıcık bir servet oluşturmuştu. Şirketten kazandığı parayı yani aldığı maaşı derin dondurucuya atmıyor, o parayı çalıştırarak, paraya para kazandırıp, kasasına sıcak para girişi sağlıyordu.


Bir gün Şevko, çalışma ofisine gelen Hülya'ya aşkını anlattı. Onu çok sevdiğini ve evlenmek istediğini söyledi. Hülya da, Şevko'ya, kendisini çok sevdiğini ve evlenme teklifini kabul edebileceğini fakat babasının olurunu almak istediğini söyledi. Köşkteki akşam yemeğinden sonra Hülya, babasına, bugün bir evlenme teklifi aldığını, bu teklifi yapan genci yıllardır tanıdığını ve onu çok sevdiğini söyledi. Bunun üzerine babası: " Kızım, bu gencin otomobil fabrikası var mı? " diye sordu.
" Yok baba, nereden olsun? Belki zamanla otomobil fabrikası kurar. "
" Bak kızım, ben zenginliğe haddinden fazla önem veririm. Seninle evlenecek olanın mutlaka otomobil fabrikası olmalı. Sen doğduğun gün, ben bu kararı almıştım. Fabrikası olmayana ben kız vermem. "
" Baba, bana talip olan bizim Şevko. Hani bir zamanlar hurdacıydı da, sonradan şirkette ona iş vermiştin. Üstün gayretleri sonucu beş yılda şirketin karını yüz kat arttıran Şevko. "
" Tamam işte, Şevko, mevko. Kursun otomobil fabrikasını gelsin seni benden istesin. Ben seni sevdiğinle evlendirmem demedim ki. "

Ertesi gün Hülya, Şevko'ya, babasıyla konuştuklarını anlattı. Bunun üzerine Şevko: " Baban market, pastane açmamı istemiyor ki, otomobil fabrikası diyor. Bankadaki paramı, tahvil ve hisse senetlerimi ortaya koysam otomobil fabrikasının bir kısmını inşa ettiririm. Bu fabrikanın yan kuruluş binaları olacak. Bunları hangi arsa üstüne yaptırırsın? Fabrikanın içindeki makinalar tonla para tutar. "
Hülya: " Bak Şevko, arsa işini düşünme. İki yıl önce babamın bana yaş günümde armağan ettiği beş bin dönümlük arsa yeter. Birkaç bankada yüklü miktarda hesabım var. Altın, mücevher falan da var. İşe girişelim. Paramız yetmezse kredi çekeriz. Babam fabrikayı yarıladığımızı görsün, desteğini esirgemez. "
Şevko ile Hülya iki yıl içinde otomobil fabrikasını hizmete sokup ilk yaptıkları otomobilleri piyasaya sürdü. Otomobiller geniş bir alıcı kitlesi tarafından rağbet gördü ve çok tutuldu. Hülya bir gün Şevko ile birlikte, babasını otomobil fabrikasına gö türdü. Fabrikayı gezen baba, Şevko ile Hülya'nın alnından öptü.

Ertesi akşam Şevko iki tanıdığıyla gidip, Hülya'yı babasından istedi. Baba, Hülya'yı Şevko'ya verdi. Bir ay sonra nişan, iki ay sonra düğünleri yapıldı. En lüks otellerde yapılan nişan ve düğüne Türkiye ve dünya jet sosyetesinin tanınmış simaları katıldı. Şevko ile Hülya evlenerek muratlarına erdiler. Hurdacının Aşkı hikayesi burada sona erdi.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Kavuklu İle Pişekar - Fakirlik Başa Bela
Yazar: Serdar50 - 04-03-2025, 01:48 PM - Forum: Blog / Makale - Yorum Yok

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: FAKİRLİK BAŞA BELA
Pişekar: Gel bakalım Kavuklu, azıcık  laflayalım.
Kavuklu: Çıktım söğüt dalına, atladım aşağıya.
Pişekar: Amma yaptın ha! Madem aşağıya inecektin, söğüt dalına niye çıktın?
Kavuklu: Canım istedi. Hayatta istediğimi keşke yapabilseydim.
Pişekar: Canının isteyip de yapamadığın neler var?
Kavuklu: Neler yok ki? Fakir doğdum, fakir gidiyorum. Otuz dört yaşındayım. Bir kesere sap olamadım.
Pişekar: Derdimi deştin Kavuklu. Seninki de bir şey mi? Bak ben elli yedi yaşındayım, değil keser, bir çakıya sap olamadım.
Kavuklu: Ama her programdan sonra seyirciler bana, şu Pişekar, ne eğiliyor ne bükülüyor. Tava sapı gibi mübarek, diyorlar.
Pişekar: Çorbayı karıştır, seyirciyi karıştırma. Doğru dedin, fakir gelen, fakir gider. Ben az gördüm, fakir gelip zengin gideni.
Kavuklu: Zengin çocuğu olsaydım böyle olmazdı. Köşklerde, yalılarda yaşar, hamama salı günü giderdim.
Pişekar:  Neden salı? Çarşamba günü hamama git.
Kavuklu: Çarşamba Samsun'da. Bir hamam için, oraya gitmem.
Pişekar: Hamama ister çarşamba da, ister perşembe de git. Başka neler yapardın?
Kavuklu: Bahçedeki erik ağacının altına yatar, erik piş, ağzıma düş derdim.
Pişekar: Kiraz da pişer, armut da pişer. Sen bu kafayla kısa sürede zengin olursun.
Kavuklu: Ben şimdi zengin mi oldum?
Pişekar: Tabi ya zengin oldun.
Kavuklu: Ama cepte beş kuruş yok.
Pişekar: Zamanla o da olur. En azından zenginliği hayal ediyorsun. Benim hayal gücüm sıfır. Zenginlik bana uzak geçer.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:  HARAÇ
Pişekar:  Ne o kavuklu, neden öyle kavuğun elinde geziyorsun?
Kavuklu: Adam benden bin kat çirkin, bana tipsiz diyor.
Pişekar:  Yapma ya! Kim sana tipsiz diyor?
Kavuklu: Karşı sokakta oturan sırık boylu. Adı Adem midir, nedir?
Pişekar:  Şu herkese kabaran. Alamadın mı paçasını aşağı?
Kavuklu: Almasına alırdım ama yanında iri kıyım iki adam vardı.
Pişekar:  Ne olmuş yani dal aralarına bir ona, bir buna çak, düşür. Sonra yapış Adem'in yakasına. Nerede kalmıştık de.
Kavuklu: O iş o kadar kolay mı? Bana akıl verene bak! Geçen gün çıkmaz sokakta seni gördüm. Diz çökmüştün. Tepende 12-13 yaşlarında iki çocuk, sana abicim dedirtiyorlardı.
Pişekar:  Şu iki kara çocuk.. Aniden önüme çıktılar. Birinin elinde çakı vardı. Diz çök dediler. Çöktüm. Abicim de dediler. Dedim. Babaları gelir diye yani.
Kavuklu: Çocukların elinde çakı yoktu. Korkak seni. Babaları gelirmiş? Bu olayı kahvede anlatsam sokağa çıkamazsın.
Pişekar:  Aman Kavuklu, etme eyleme. Sus payı olarak ne istersin?
Kavuklu: Şimdilik at bir beşlik. Bir hafta sonra bunun iki mislini isterim.
Pişekar:  Al işte beşlik. Bir hafta sonraki yedi buçuk olsaydı.
Kavuklu: Pazarlık yok.
Pişekar:  Tamam dediğin olsun.
Kavuklu beşliği alır gider. Pişekar arkasından söylenir: " Çocuklar gibi bu da beni haraca bağladı. Yine de Kavuklu insaflıymış. Çocuklar, onluk aldılar. Haftaya dört katı dediler. "

SON

-------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: HEKİM
Kavuklu: Dün hekime gittim.
Pişekar: Sonra ne oldu?
Kavuklu: Baktı, etti.
Pişekar: İlaç verdi mi?
Kavuklu: Vermedi.
Pişekar: Demek ki bir derdin yokmuş.
Kavuklu: Bir derdim yok, iki derdim var.
Pişekar: İki derdin mi? Senin ne derdin var ki?
Kavuklu: Tarla, bahçe, inek, öküz.
Pişekar: İki dediydin. Dert dörtmüş.
Kavuklu: Yok iki. İnek tarlaya, öküz bahçeye girmiş.
Pişekar: Devam et.
Kavuklu: Bulduğunu yemiş, zarar vermiş.
Pişekar: Kimin davarı bunlar?
Kavuklu: Muhtarın.
Pişekar: Muhtarla konuşsaydın, zararı öderdi.
Kavuklu: Konuştum, zararı öderim, dedi.
Pişekar: Tamam işte.
Kavuklu: Yarısını peşin verdi, yarısı yarın, dedi.
Pişekar: Helal be muhtar!
Kavuklu: Yarın oldu, yarısını daha verdi.
Pişekar: Yani çeyrek kaldı.
Kavuklu: Kalan iki gün sonra, dedi. Dün süre doldu.
Pişekar: Süre dolmuşsa ne olmuş? İki gün daha bekle.
Kavuklu: Ama süre dolmuştu. Sözünü tutmadı.
Pişekar: Canım eli sıkışıktır. Para bulunca öder.
Kavuklu: Ben de kızdım, hekime gittim.
Pişekar: Hekime değil, hakime gidecektin. Sorun çözülürdü.

------------------------------------------------------------

KAVUKLU HİKAYE YAZIYOR
Pişekar: Vay Kavuklu, garanti hikaye yazıyorsundur.
Kavuklu: Üstüne bastın, kaldır ayağını.
Pişekar: Sağı mı, solu mu?
Kavuklu: İkisini de.
Pişekar: O zaman yere düşerim.
Kavuklu: Tamam işte, ben de senin yere düşmeni istiyorum.
Pişekar: Yazıyorsun, yazıyorsun da ne kazanıyorsun? Beş kuruş veren mi var? Sal ipin ucunu gitsin.
Kavuklu: Bilmem kaç yıl önce hikaye yazmaya başlarken, para diye bir şey aklımın ortasından geçmedi.
Pişekar: Onu bin kere söyledin ama istemez misin şimdi sana bu hikayeler için, çuvalla para versinler. Bak istemem deme bir küserim bir daha konuşmam.
Kavuklu: Bende yalan yok. Doğru oturur, doğru konuşurum. Kazandığım az bir para ne sana yeter, ne bana yeter. Şu hikayeleri satın  alan olsa pek sevinirim. Benim hikayeleri kitabına alana, bundan para kazananlara kırgınım. Konuştuklarım oldu: Bak kitap basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim. Sana para yok Kavuklu, sen git dağ başında ulu,  dedi.
Pişekar: Hazıra konuyor, uyanık. Sıkıntısını sen çekiyorsun, kaymağını o yiyor. Çaresi yok mu bu işin?
Kavuklu: Çaresi yok. Ben hikaye yazarım, onlar paraya döndürürler.
Pişekar: Halktan yardım istesek. Bakın Kavuklu geçim zorluğu çekiyor, biraz yardım desek. Bağış kampanyası düzenlesek.
Kavuklu: Benimle eğlenme Pişekar. İnsanlar, hikayelerimi çok beğeniyor, alkışlıyor ama para, bir yardım deyince,  bizden sana  kuruş yok Kavuklu diyorlar.
Pişekar: Yapma ya, denedin mi bunu?
Kavuklu: Tabi denedim. Hikayelerimden okudum. Güzel dediler, övdüler. Geçinemiyorum,  dedim, para, yardım, dedim. Kuruş veren olmadı.
Pişekar: Sanatkara bu yapılır mı? Üç beş kuruş verseler servetleri mi eksilecek?
Kavuklu: Sayın Pişekar Efendi, sen zenginsin. Eve ekmek götürmem gerek. Bir ekmek parası verebilir misin? Borç olarak. Gün gelir öderim.
Pişekar: Ben dilencileri sevmem bilirsin. Sana borç verirdim ama bozuk yok, der ve yürüyüp gider. Pişekar'ın arkasından bakakalan Kavuklu'nun gözleri dolar. Daha sonra gözyaşlarını silen Kavuklu ekmek alamadan evinin yolunu tutar.

SON

------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR:  HAMAM
Pişekar: Söyle bakalım Kavuklu, gölgeden mi yoksa güneşten mi yürürsün?
Kavuklu: Yazın gölgeden, kışın güneşten yürürüm.
Pişekar: Ya baharda nasıl yürürsün?
Kavuklu: Şemsiye elimde yürürüm.
Pişekar: Evden çıkarken baktın ortalık günlük, güneşlik. Şemsiyeyi almadan çıktın. Yolda yağmura yakalandın. Ne yaparsın?
Kavuklu: Hemen bir evin saçak altına sığınırım.
Pişekar: Oralarda ev yok. İki tarafın çayır, çimen.
Kavuklu: Bir ağaç altına saklanırım.
Pişekar: Görünürde hiç ağaç yok.
Kavuklu: Pişekar, sen benim ıslanmamı istiyorsun. O zaman çayırın orta yerine otururum. Cebimden çıkardığım sabunla bir güzel yıkanırım. Böylece bu haftaki hamam işini aradan çıkarırım. Oldu mu? Hoşuna gitti mi?
Pişekar: Bir de keselenseydin, bir ay hamama gitmesen de olurdu.

--------------------------------------------------------------

KAVUKLU İLE PİŞEKAR: BAYRAM
Pişekar:  Kavuklu, bugün bayram. Öp bakalım elimi.
Kavuklu: Bayram ama neden elini öpeyim?
Pişekar:  Öp haydi, çekinme. Al şu beşliği güle güle harca.
Kavuklu: Parayı cebine sok. İstemem senin paranı. Elini de öpmem.
Pişekar:  Amma naza çektin be Kavuklu. Para az geldi galiba. Beşin yanına beş ekledim etti on. Öp elimi al onluğu.
Kavuklu: Elli de versen o iş olmaz. Senin önünde eğilmem. Ne demek bayrammış, el öpmekmiş? Egonu tatmin etmek için mi bana el öptürmeye çalışıyorsun? Gidiyorsun orada burada çocuklara el öptürmeye uğraşıyorsun. Yaşın büyük, boyun büyük ama aklın küçük.
Pişekar:  Sen istemedin diye ben el öptürmekten vazgeçmem.
Kavuklu: İstersen elini öptürmeye çalışma da tokalaşalım.
Pişekar:  Tamam tokalaşalım ama beş liranı alırım.
Kavuklu: Ne beş lirası, bende beş kuruş yok.
Pişekar:  O zaman tokalaşma da yok, bayramlaşma da yok.
Daha sonra Pişekar uzaklaşır gider.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Why Is WoW Classic 20th Anniversary Gold So Important To Players
Yazar: Cjacker - 28-02-2025, 11:57 AM - Forum: Duyurular - Yorumlar (1)

If players are nostalgic for the original World of WarCraft, now is the perfect opportunity to experience the same game experience as the original World of WarCraft. World of WarCraft Classic, like The Burning Crusade, not only provides players with the wonderful content of the original World of WarCraft, but also brings a new interface and enhanced functions.

Just like the original World of WarCraft, WoW Classic 20th Anniversary Gold is a very important resource for players to make significant progress in the game.

Because in the 20th anniversary version of World of WarCraft, if players have enough WoW Classic 20th Anniversary Gold, they can buy powerful equipment, high-value crafting materials and rare mounts, which can greatly improve the character's combat power and make the player's adventure smoother.

For players who want to quickly improve their strength and enjoy richer game content, if they feel that the gold coins are not enough, buying is the best way to help players get a lot of gold coins in a short time. Players can get WoW Classic 20th Anniversary Gold in a variety of ways:

1. Complete tasks

2. Sell materials

3. Farming

4. Participate in production and trading

Although these methods can make WoW Classic 20th Anniversary Gold, it will also cost a lot of players a lot of time and energy. Players need to repeat some boring tasks, and the rewards are not very high. Why don’t players choose to buy WoW Classic 20th Anniversary Gold so that they can have a lot of gold in a short time to improve their gaming experience? Moreover, enough gold coins can help players easily obtain certain resources outside of busy tasks and accelerate the growth of player characters.

If players are in urgent need of WoW Classic 20th Anniversary Gold, or do not want to repeat boring tasks to obtain gold coins, IGGM provides a very convenient way for players to quickly replenish gold coins and ensure the safety of player transactions.

In the 20th anniversary version of World of WarCraft, WoW Classic 20th Anniversary Gold is not only a part of the game but also a good helper to help players improve their strength, allowing players to make great progress in the game and enjoy richer and more exciting game content.

Bu konuyu yazdır

  IGGM - Help You Quickly Get FC 25 Coins, Player Cards & Player packs
Yazar: Cjacker - 28-02-2025, 11:51 AM - Forum: Duyurular - Yorum Yok

IGGM brings a large number of game props to players, helping players to quickly improve their combat power in EA FC 25, break through the game limits, and invite players to experience many discounts.

In order to help players' football clubs and players become more competitive, and have a lot of time to study tactics and improve skills, FC 25 Coins of various servers are provided to players. Only a small investment is needed to inject strong power into the player's own club, easily purchase various types of player cards, and open higher-level competition challenges!

Are players still worried about not having a strong team all the time? You can easily purchase multiple player cards through IGGM and introduce top players to your team.
Various FC 25 Players are on sale:

Edson Arantes Nascimento Rating 95
Zinedine Zidane Rating 94
Ronaldo Luís Nazário de Lima Rating 94
Ronaldo de Assis Moreira Rating 94

From star players to potential new stars, there is always one suitable for players, and these IGGM always pay attention to the performance of players in real games and update the data of various players in a timely manner.

It also provides players with various types of FC 25 Packs and FC 25 SBCs. Buying a player pack and randomly opening the pack can get super player cards, leading players to sprint to the top, and providing players with a variety of player packs:

Supreme Breakthrough lcon Pack
Winter Wildcards Holiday Spirit Pack
Struck Twice 87+ Duo Pack
Past, Present & Future Grab Bag Pack

FC 25 SBCs provides players with a variety of categories:
SBC ICON 90 Lotta Schelin
SBC ICON 89 Robert Pirès
SBC 88 Romelu Lukaku + 5 Packs
SBC 89 Pedro Neto

IGGM provides fast and secure transactions and high-quality customer service. If players have any questions, professional customer service will always provide support to players, and various festivals also provide players with more discounts and benefits.

Visit IGGM to start your football dream journey, purchase various props, improve the strength of the team, and compete with players around the world.

For More Exciting Content, Click EA FC 25 TOTY
The Latest News Is Presented To You In EA FC 25 TOTY News

Bu konuyu yazdır

  IGGM - Diablo 4 Gold, Items & Boosting Are All Here
Yazar: Cjacker - 28-02-2025, 11:28 AM - Forum: Duyurular - Yorum Yok

Players need powerful equipment and props to survive and win in the dark world. Whether players are attacking demon lairs, challenging powerful demon bosses, or improving the combat effectiveness of characters, props and equipment will help players to be invincible in battle. Players can obtain epic weapons, armor, etc. through IGGM to improve combat capabilities, and can also obtain various props such as resurrection runes, strengthening gems, and teleportation scrolls to help players reverse the situation.Click IGGM to unlock powerful props.

Items in IGGM are on hot sale
Diablo 4 Gold
Season 7 - Softcore
2000M
3000M
4000M

Season 7 - Hardcore
500M
1000M
1500M

Eternal - Softcore
1000M
2000M
3000M

Eternal - Hardcore
500M
600M
700M

Diablo 4 Items
Duriel Materials (x2 Egg & x2 Shard)
Andariel Materials (x2 Shackles & x2 Doll)
Malignant Heart
Exquisite Blood

Diablo 4 Carry Run
Obducite * 10000 (Don't bring your pet)
Summon Boss (Duriel) * 100 - Torment IV
Summon Boss (Lord Zir) * 10 - Torment IV
Summon Boss (Duriel) * 10 - Torment IV

It allows players to quickly accumulate various resources and props, allowing players to quickly improve their strength, start their own journey in the Demon Realm, and become the strongest player.

Click Here To Find More Useful Resources For [urlhttps://igamepost.com/diablo-4-season-7-how-to-get-dorian-raven-pet]Diablo 4[/url].

There Are Many Articles Written By Professional Players About Diablo 4 Season 7.

Bu konuyu yazdır

  POECurrency - Don't Let Players Worry About The Lack Of POE 2 Currency And Items
Yazar: Cjacker - 28-02-2025, 11:24 AM - Forum: Duyurular - Yorum Yok

In POE 2, currency is the key to helping players become the strongest. Whether players want to strengthen equipment, trade items, or build powerful character skills, they need the support of currency. Without a large amount of currency, players may not be able to quickly improve their strength. Now, players can become one of the strongest in the fierce game.

Players now don't have to worry about upgrading and strengthening equipment. Perhaps not having enough currency will no longer be an obstacle to players becoming stronger. Purchasing through POECurrency.com allows players to easily obtain items such as Exalted Orb, Chaos Orb, and various equipment props, which can immediately improve the player's gaming experience.

Many items are on sale:

Path Of Exile 2 Currency
Divine Orb
Exalted Orb
Chaos Orb
Regal Orb

Path Of Exile 2 Items Hot Sale

Path Of Exile 2 Quick Gold
POE 2 Gold

Path Of Exile 2 Carry Run
TRIAL OF ASCENDANCY---Ascendancy 1
ULTIMATUM---Ascendancy 2
TRIAL OF ASCENDANCY---Ascendancy 3

Path Of Exile 2 Boosting Hot sale

POECurrency.com provides players with a variety of high-quality services such as fast delivery, security, and super value discounts. Take action now, buy now, improve your strength, challenge more powerful BOSS, and get more rewards.

More Detailed Information About POE 2 Witch Class Is Provided For Players
Click to Obtain Professional POE 2 Information.

Bu konuyu yazdır

  IGGM - Make The Player's Monopoly Go Journey Easily
Yazar: Cjacker - 28-02-2025, 11:16 AM - Forum: Duyurular - Yorum Yok

Are players still worried about not collecting rare stickers and gold stickers to fill the album? Now IGGM.com allows players to no longer rely on luck and strategy in the world of Monopoly Go, helping players to quickly fight for territory, quickly accumulate wealth, and easily overcome difficulties. There are also Dice props to help players go further in the game world. Don't miss it, so that the player's experience is no longer limited by luck.

The last Golden Blitz event of Monopoly Go Artful Tales will start at 8 am EST on March 4 and last for 24 hours. Want to quickly collect gold stickers and win super rewards? IGGM will provide players with the best Monopoly Go gold sticker deals at the same time, helping you to easily complete the album and get ahead of your competitors!

Gold stickers are on sale for a limited time, quickly upgrade the album!

Photobash

Glam Fur Crew

Rare gold stickers are available for a limited time, miss it and wait for the next time!

Many items are on sale:
Monopoly Go stickers
Brushcraft 5Stars-S22-6
Mind Meld 5Stars-S22-5
Robot Art 5Stars-S22-4
Touch the Sky 5Stars-S21-6
Moon Tycoon 5Stars-S21-5

Monopoly Go dice
5000 dice
8000 dice
10000 dice
20000 dice

Monopoly Go racer event
Tycoon Racers event slot 1

Monopoly Go partner event
Gingerbread Partners event slot x1
Gingerbread Partners event slot x 3

Players can easily get various high-value props and stickers by purchasing at IGGM.come, helping players to stay one step ahead and win easily. There are also many discounts waiting for players.

You can learn more about Monopoly Go rewards here
Click Monopoly Go for the latest news

Bu konuyu yazdır


Hakkımızda.
Bu Sitede Bahisseverlerin Bilgi Alışverişi Yapması ve Kendilerine Eğlenceli bir Zemin Hazırlaması Maksadıyla Kurulmuş Bahis Platforum Web Sitesidir. Web Sitemizde T.C.K Hüküm ve Yönetmeliklerine göre TÜM ÜYELERİMİZ Yaptıkları Paylaşımlardan Kendileri Sorumludur..!! ©